Her gün yeni bir hikâye gibi geçiyor başımızdan.
Çevremizde olup bitenleri veya hiç gerçekleşemeyen şeyleri büyük bir beklenti ile izliyoruz.
Televizyondaki dizinin gelecek bölümünü bekleyen umutsuz bir ev kadını edasıyla.
Veya istediği şarkının çalmasını bekleyen dinleyici merakıyla.
Ya da müzik kanalının altyazısında aşk ilan eden birisinin sabırsızlığıyla.
Hepside temelde boş birer uğraş.
Gerçekleşmesinin daha mantıklı yollarını aramak yerine kolaya kaçan insanların mücadeleleri.
İnsanlar hep zorlu bir hedef belirleyip bu hedefe kolay yollardan ulaşabilmenin hesaplarını yapıyor.
Bunun için başka insanları yoksayıyor, kırıyor ve eliyor.
Hayatları eleme iç güdüsüne yenik düşmüş de diyebiliriz aslında.
Bütün yaşamlarını hep bir üst seviyeye çıkma amaçları almış.
Ve yukarıya tırmanmak için üzerine basıp bir basamak gibi kullanmayacakları insan yoktur.
Bu yüzden insanlar, başka insanlar için basamak niteliğindedir.
İnsan hayatları hikâyelerden ibaret.
Herkesin farklı bir hikâyesi var.
Anlatamadığı, anlatamayacağı, anlatırsa anlayanını bulamayacağı hikâyeler.
Bunlar benim için insanların hikâyelerinin özeti niteliğinde.
Kendi hikâyemi anlatmak isterdim ama 2 satır önce bunun gerekçesini belirttim.
Hikâyemi sakladım, kitaplarımın arasına.
Eğer hikâyeni anlatacak birini bulduysan hiç durma, ona bütün çıplaklığıyla anlat bunu.
Zira ben anlatacak birini bulabileceğimi sanmıyorum.
Buda benim hikâyemin özü.
Bu kadar saçmalama yeter.
Sarı Sakalın Hikâyesi biter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder