16 Ağustos 2012 Perşembe

L'Amor

L'Amor.
Arayış.
Herkesin yaptığını söylediği şey aslında.
Hep bir arayış.
Neyi aradığını, kimi aradığını bilmeden yaptıkları çırpınma.
Bir okyanusun içinde milyonlarca insan görüyorum.
Hepsi çırpınıyor, çırpındıkça batıyor, battıkça vücutlarıda kendileri gibi kararıyor.
Hepsi gündelik yaşamlarına bir farklılık katmanın derdinde.
İlk tercihleride bu oluyor tabii.
Farklı olmak için farklı olma çabalarındalar. Ve bu onları sıradan yapıyor.
Saatler geçiyor, günleri haftalar kovalıyor, haftalar ayların peşinden yetişiyor ve yıllar kum saati kadar hızlı geçiyor.
Herkes vaktini nasıl geçireceğini bilmezken vakit çok hızlı geçiyor.
Vakit geçsin diye uğraşırken yıllar tükeniyor.
Geriye sadece arayışın getirdikleri kalıyor.
Ama bu onlar için anlamsız oluyor.
Çünkü arayışlarında yıllar boyu sadece istedikleri şeyi gördüler. Gerçeği farkedemediler.
Arayışlarıda hayatları gibi sahteydi.
Maskelere bürünmüş yüzler, eldivenlerle gizlenmiş eller ve giysilerle örtülmüş bedenler.
Hepsi sahteydi.
Kimse derinlere inemedi, kimse derinleri göremedi.
Kimse okyanusun berraklığının farkına varamadı.
Hepsi sahteydi.
Sahtelikleriyle boğuldu.

Ben sıyrıldım hepsinden.
Tereyağından sıyrılan kıl gibi. Sadece kıllık olsun diye.
Ben arayışıma yön verdim, rota verdim, amaç verdim, bağlılık verdim, inanç verdim.
Ben arayışımı güçlendirdim. Ona bir ömür verdim. Bedel verdim.
L'Amor adını verdim.
Senin adını verdim.

Ve geliyorum sana doğru L'Amor.
Senin bana geldiğin yön gibi L'Amor.


L   a Fontaine'nin masallarından alınmış bir alıntıydı.
A   macı içerisinde saklanan uzunca bir yolculuktu.
M  utlak sevgiyi kanıtlamak için bir melodiydi.
O  z büyücüsünün ölümsüz kıldığı büyüydü.
R  otasını gizlediğim bir arayıştı varlığın; Venüs 'L'Amor.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder