Kan tutmuş gövdesi toprağın;
Yüzümü yalayıp geçen rüzgâr,
Kulağıma sırlarını fısıldar:
Kapan kurmuş gece,
Seyreder;
Elinde kandille gündüz,
Resmeder:
Kader kitabını okuyan Rabbi,
ve koşuşturan melekleri;
Dergâhın avlusuna dökülmüş,
Kara örtülü müritleri.
Kelimeler örtüye büründü,
Onu yazan sır kalemi de;
Her şey meçhule giden bir gemide,
Gönül limanı yolcusunu bekler.
Şafağın kızıllığında,
Mezarlıkta açan çiçekler,
Boy verdiğinde göğe,
Bir bir vedalaşıp gidecekler;
Her gelenin kalacağı ebedî yurdunda,
Kendisine hamak salacaklar;
Boynu vurulmuş insanın,
Derisini ay ışığında yüzecekler:
Azrail, diyecekler, yazgıyı yazanı unutacaklar;
Kader, diyecekler, yemin ettikleri günü örtecekler;
Rahme düşen bebek gibi,
Çarşafa bürünen kadın gibi,
Sarığın altına saklanan mürit gibi,
Denize kaçan şeytan gibi,
İnsan gibi,
Dibi göğe yakın.
Ölü sırlara hayat üflemek için,
İsa'nın nefesini çaldım göğünden/göğsünden.
Rahme düşen bebek gibi,
Çarşafa bürünen kadın gibi,
Sarığın altına saklanan mürit gibi,
Denize kaçan şeytan gibi,
İnsan gibi,
Dibi göğe yakın.
Ölü sırlara hayat üflemek için,
İsa'nın nefesini çaldım göğünden/göğsünden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder