12 Temmuz 2015 Pazar

Ödünç V

Sesimi benden aldın Rabbim, teşekkür ederim.
Çocukken de çirkin miydi sesim, henüz daha bebekken? Yitirmeye de alışıyor insan Rabbim, kahrolarak/kahretsin ki alışıyor.
Uzun günler var mıydı benim de kahkahalarımla yankılanan, kendimi o seslerde kaybettiğim.
Bebekler duyuyorum Rabbim, gülüveriyorlar. Sonra hepsinin yüzü kırışıyor. Yüzlerinde nice yırtıklar görüyorum. Bebekler ölü ölüveriyor. Gömü gömülüveriliyorlar üst üste. Üst üste yatan bebekler görüyorum. Hepsinin sûreti ben. Bebekler doğuyor babalarını arayan, hepsini terkediyorum. Çirkin değil diye sesleri. Ben olamam babaları. Hadımım belki de.
Sesim boğuk. Bir cam bardağa hapsedilmiş gibi, tıngırtılı. Kırılma sesleri çıkan. Boğulan birinin sesi, sesim. Kırılmalar boğazımda. Cam kırıkları batan boğazıma. Burnum havayı reddediyor ve nefessiz bırakıyor beni. Bana en yakını boğulmak, nefessiz kalmak.
Sesimi elimden alman önemli mi, emin değilim. Güzel olsaydı ne anlatacaktım sanki... Peygamber veya evliya değilse insan... Hep güzel bir sesi vardır insanı peşinden sürükleyenlerin, belki de ondan tüm bu...
İç sesimi de elimden alacak mısın Rabbim? İsyan etmiyorum, sadece söyleyemediklerimi yazmaya çalışıyorum. Yazarken içimde konuşanın sesini de sevmiyorum.
Tüm sesler sezgilerle uyumlu olsaydı o zaman harflerin uyumu hayatınkine yaklaşırdı. Oysa hayatın kulaklarıma fısıldadıklarıyla bağırdıkları birbirinden çok farklı. İç sesim başka, dış sesim başka konuşuyor Rabbim, kelimeler içimde bir madenden yontularak çıkacakmışçasına yola çıkıp dışarıda kazaya kurban gidiyor, dilim her şeyi öldürüyor.
Ödünç verdiğin bu sesle konuşmak çok zor Rabbim, yine de söylüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder