23 Ağustos 2014 Cumartesi

İç İçe Geçen Modern Korkuyla İlkel Sevgi

       İsimlerin değişmesi var olan o büyük duygunun değişmesi anlamına gelmiyordu. Nitekim Felice ile Milena hemen hemen ayn kişiydiler. Zamanın kendine dair yeni kurallar koyması ve insanın bu mecburiyetlere uyma zorunluluğu; aslında her zaman ortadan kaldırılabilecek olan yükümlülükler.
       Kafka gibi sevmek diye bir şey varsa eğer, bunun içinde yer alan en önemli -belki de tek- şey korkudur. Saf bir korku; neye dair olduğu ve niye olduğu bilinmeyen. Küçüklükten beri insanın içinde yer eden ve herhangi bir şekilde temeli tespit edilemeyen bir korku. Benim içimde ise daha çok kaybetmenin getirdiği, kaybedebilmenin getirdiği, kaybettiklerimin getirdiği, kaybedeceklerimin getireceği, kaybolanların yerini tutan, yerini tuttuğu şeyleri hiçbir vakit unutturmayan ve böyle böyle devam eden bir korku. -Saf korkuyu bazen gölgeleyen korku.-
       İnsan korkunun içinde kendine bir yer bulabilir mi, diye sormaya başladığım ân aslında insanın korkunun kendisi olduğunu anladığım ândır. İnsan gittiği yere korkuyu da götürüyor. Korkuyu, ne pahasına olursa olsun, yaptığı işin içine yerleştiriyor. 
       Şimdi içimde medeniyetin getirdiği korku var. -Balkonuma bir uçağın iniş yapması, odama bir geminin yanaşması, bir trenin yatağımın üzerinden geçmesi ve yolcu dolu bir otobüsün salonumda yolcu indirmesi korkusu. Eski korkularım yetmezmiş gibi.- Medeniyet, benim için korku dolu dönemlerden ibaret. İlkel korkularıma eklenen modern korkular. 
       Tüm çağlar boyunca babadan oğula ve anadan kıza geçen korku, bulaşıcı hastalık gibi her hücremizi istila ediyor. Korkuların hiçbir şeyden korkmamasının neticesi olarak zamanla kendimizi ona teslim ediyoruz, ruhlarını kazanmak için kendilerini tapınak rahiplerine emanet edip boğazlanmayı bekleyen o Aztekli insanlar gibi. Yalnızca tek fark olarak, bizim boğazımızın kesilmesi sırasında kan akmıyor, içimizde olup bitiyor. Bu da canımızı daha fazla yakıyor, çünkü eğer kanımız aksaydı, eğer gözlerimizden korkumuzu gösterebilseydik içimizde bir yerlerde huzuru bulabilecektik. Bizimle olan korku huzurumuzu da kendi huzurunda kabul etti ve onu alıkoydu.
       Şimdi isimler değişse de; Felice, Milena olsa da geriye sadece sevgi kalıyor. Tek bir kişiye duyulan ve duyulabilecek sevgi. Sevgi de biraz korku içeriyor. Tüm bağlanmalar içinde biraz korkuyu barındırır. Bazıları bilmez ama kaybetmekten korkmak diye bir şey var; tüm korkuların üzerinde.
       Korkularım zamana ayak uydurdu, varlığına varlık kattı; oysa sevgim hâlâ ilkel. İlk günkü gibi, öğretildiği gibi. Sadece tek bir varlığa dönük, tek bir kaynağa. Sevgilerim ilkel, doğumumdan beri, insanlığın doğuşundan beri; başka her şeyin üzerinde olabilecek kadar. İlkellik, sahip olduğum en güzel şeylerden, elimden hiç alınmamış. Modern korkularımla ilkel sevgim şimdi iç içe geçti. -Severken korkmak, korkarak sevmek.- -Bağlılık ve bağımlılık.-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder