Modern İnsana Hiciv
İnsanların kusmuğa bulandığı ve temiz kalan hiçbir yanlarının olmadığı bir yerde, içimde biriken tüm hüsranları kucaklayarak yazıyorum, çünkü yazmak, bazen kendi gerektirdiği eyleminin de dışına çıkıp insana başka kapılar açıyor, her zaman aydınlığa değil.
İnsanların kusmuğa bulandığı ve temiz kalan hiçbir yanlarının olmadığı bir yerde, içimde biriken tüm hüsranları kucaklayarak yazıyorum, çünkü yazmak, bazen kendi gerektirdiği eyleminin de dışına çıkıp insana başka kapılar açıyor, her zaman aydınlığa değil.
Bildiğim, gördüğüm ve anladığım; bana ilham olan ne varsa onların dönüşümü, tıpkı bir kurbağanın metamorfozu gibiydi. Çoğu zaman umut diye açılan kapılar kedere götürür; pencereler içeriye her zaman temiz havayı değil, bazen de kirliyi davet eder.
İnsanlık, içi boş bir kelimeden başka bir şey değil ve sevgi, insanoğlunu çoktan terketti. Kim olsa giderdi. Bu insanlar sevilir mi, derdi tekrarlaya tekrarlaya. İnsanlar sevilmez ki, onlardan kaçılır, dedim ben de. İnsandan daha büyük bir canavar yaratmadı belki de Yaratan, belki de bu modern insandır, dedim sonra. Modern insan kustum ben de, kusmuğa bulandı insanlar.
Yol, ki varsa eğer, sadece bir güzergâh. Sadece başlangıcı var, sonu olmayan. Korkaklar sürüsünün içinde hücuma geçen bir aslan, filin hortumu, gergedanın boynuzu, sırtlanların dişi ve akbabaların gagaları arasında can verdi. Tek olan her zaman hür olandır, derse biri, bu yalnızca onun gözlerinin kendisine oynadığı bir yanılsamadan başka bir şey değildir. Bilmeyen göremez, gördüğü sadece aklının oyunlarıdır ve insan, yalnızca hücrelerinin kendisine gösterdiği kadarını algılayabilir. Geri kalanı, duygular yani, hisler, avuntular, ümitler; hepsi terk etti bu toprakları. Kim olsa terkederdi, dedim, kim olsa.
Yalnızlık, bir bağbozumunda kim bilir kimin bulduğu eşsiz bir hazineydi belki. Biraz da lanetti, dedim ben sonra. Lanetti biraz yalnızlık, eski bir korsan hazinesi gibi. Sahip olan hem çok değerli bir şeye malikti, hem de onun için bir bedel ödemek zorundaydı. Sonra, dedim kendi kendime, bu modern insan kusmuğu içinde yalnızlık gömleğini yırtacak kimse var mı, dedim ben ve cevabını yine kendim buldum, kimse yok ki, kimsem, dedim kendi kendime, usulca, sesleri kendi içimde tekrarlayıp harflere aktarmayarak.
İnsan kusuyorum ben hergün, biraz daha. Damla damla kusuyorum. Yalnızlığın salıncağında elimde tuttuğum bir avuç yaşanmışlıkla gidip geliyorum, her yaşanmışlığın aslında yaşanmamışlıkları ve yaşanamamışları hatırlattığını da bilerek. Zaten anılar bir düşman olmaktan başka nedir ki, dedim sonra, belki susarım da sonra.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder